1663 ile 1839 arasında İstanbul ve Galata'da 109 büyük yangın görüldü. Bu sayı 1853 ile 1906 arasında 229'a çıktı; 19. yüzyılda kent sürekli yangın tehlikesiyle yaşar hâle gelmişti. İstanbul sakinlerinin bu afet karşısındaki aczini ve ızdırabını 19. yüzyılın İtalyan gezginlerinden Edmondo De Amicis şöyle anlatır:
İstanbul sakinleri için "yangın" kelimesi "her türlü bela"yı ifade eder. "Yangın var!" feryadı ise tüyleri diken diken edici, korkunç, meşum, duyanı yeise gark eden bir feryattır ki bütün şehir iliklerinde hisseder ve insanlar Allah'ın gazabının haberini almışçasına sokaklara akarlar.
Yaptığın her güzel iş, seni sevenlere gösterdiğin her sevgi dolu davranış, arkadaşlarına karşı edindiğin her kibar tutum, aklından geçen her yüce düşünce, öbür dünyaya giden yolda atılan adım gibidir.
"Hayır, birbirimizi öbür dünyada tekrar göreceğiz. Bu dünyada çok acı çekmiş olanlar orada ödüllendirilecek. Dünyadayken çok sevdiğimiz ruhları orada tekrar bulacağız. Orası öyle bir dünya ki, günah yok , acı yok , ölüm yok . Ama öbür dünyayı hak etmemiz gerek. Düşün oğlum! Yaptığın her güzel iş, seni sevenlere gösterdiğin her sevgi dolu davranış, arkadaşlarına karşı edindiğin her kibar tutum, aklından geçen her yüce düşünce, öbür dünyaya giden yolda atılan adım gibidir."
Ve başına gelen her felaket, seni öbür dünyada yüceltmektedir; çektiğin her acı, işlediğin bir günahın telafisi, döktüğün her gözyaşı, bulaştığın bir kirin temizlenmesidir.